HASRETINDEN PRANGALAR ESKITTIM Seni, anlatabilmek seni. Iyi cocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard-arda kac zemheri, Kurt uyur, kus uyur, zindan uyurdu. Disarda gurul-gurul akan bir dunya... Bir ben uyumadim, Kac leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim, Saclarina kan gulleri takayim, bir o yana bir bu yana... Seni bagirabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yildiza, Bir kibrit copune varana, Okyanusun en issiz dalgasina Dusmus bir kibrit copune. Yitirmis tilsimini ilk sevmelerin, Yitirmis opucukleri, Payi yok, apansiz inen aksamlardan, bir kadeh, bir cigara, dalip gidene, Seni anlatabilsem seni... Yoklugun, cehennemin obur adidir Usuyorum, kapama gozlerini... Ahmed Arif.
OYLESINE SEVMISTIM Simdi gidiyorsun, git Butun sabahlari usudugum Butun gordugum senli gunlerim, onlarda gitsin Icimde bir sarki Gozumde bir ısık kalmisti herseye inat Kapat gozlerimi, sevdigim anlarda gitsin Yildizlarida alsana yanina gokyuzunden Sevdigimiz sarkilari da Pencereme konan yusufcuklari da Bana karanligi birak Beni birak, beni boyle birak Boyle ansizin, boyle yakisıksiz Boyle anlamsiz, boyle daginik Oyle kapida sususun Oyle sarsak, oyle serkes, oyle cerkes durusun Koy beni sensizlige Ve otursun icime kul gibi kor gibi yanginin Simdi gidiyorsun, git Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git Hadi kanatma Hadi yikma Hadi dokunma Zaten ben seni, oylesine sevmistim Simdi gidiyorsun, git Butun sabahlari usudugum Butun gordugum senli gunlerim, onlarda gitsin Icimde bir sarki Gozumde bir ısık kalmisti her seye inatKapat gozlerimi, sevdigim anlar da gitsin Ibrahim Sadri.
BEKLERKEN Gözlerim yollarda beklerim seni Koyu karanlıklar üzüyor beni Saatler geçiyor gelmedin hala Semada yıldızlar o gelmez diyor Ruhum bu hitapla bezgin eriyor Kalbimi acı bir şüphe bürüyor Saatler geçiyor gelmedin hala Gördün mü sen onu doğan ay söyle Öldürüyor beni beklemek böyle Saatler geçiyor gelmedin hala NAZIM HİKMET
BİR AYRILIŞ HİKAYESİ Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR... NAZIM HİKMET
Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... ...Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. Yılmaz Güne