YARADANA KURBAN Tırnakları uzuyor İstanbul'un Kirli bir masmavi Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi Bu tırnaklar bu deli parmaklara Ve ortayla işaret arasında mütemâdi bir cigara Giderek minareler oluyorlar Yaşıl bir köprüye rastladım demin Bir diyeceğim yok dedi martılara Başımı döndürmeseler Başımı döndürmeseler böyle Ben de dedim ki Allah'a Feriştâhın gelse yaradamaz bu güzelliği Sen bir turistsin amcabey ! CAN YÜCEL
SUSSS-MA Butün bu cılgıldaklar Pencerenin ağzına asılı Bütün bu fırıldaklar Bütün bu pervaneler Bütün bu değirmenler Bütün bu uçurtmalar ve uçaklar Poyrazın doğrultusunda... Gülibrişim, mimoza ve manolya, kavak Yaprakları dahil Bütün bu kıpır kıpır insanlar Elleri kolları ve kulaklarıyla Ve erken öten bir horozun sesiyle Kaçmışlar öbür dünyaya şimdiden Seslerini bırakmışlar geriye Bu ölümlü dünyaya yadigar... CAN YÜCEL
Bugunlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasina,bir baska ülkeye,daglara, uzaklara... Hayatindan memnun olan yok. Kiminle konussam ayni sey... Her seyi, herkesi birakip gitme istegi. Öyle ''yanina almak istedigi üç sey'' falan yok. Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her seyi, herkesi götürdün demektir. Keske kendini birakip gidebilse insan. Ama olmuyor. Hadi kendimize raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. ani her seyi yüzüstü birakmak göze alinamiyor. Böyle gidiyor iste. Bir yanimiz ''kalk gidelim'', öbür yanimiz "otur'' diyor. ''Otur'' diyen kazaniyor. O yan kalabalik zira. Is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu.. En kötüsü aliskanlik. Aliskanligin verdigi rahatlik, monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor. Kaliyoruz. Kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz. Evlenmeler... Bir çocuk daha dogurmalar... Borçlara girmeler... Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor. Misal, ben... Kapidaki Rex'i birakip gidemiyorum. Degil bu sehirden gitmek, iki sokak öteye tasinamiyorum. Alip götürsem gelmez ki... Bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. Herkes onu, o herkesi seviyor. Hangi birimizle gitsin? ''Sirtinda yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardir; evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatimiz küfeler. Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazim. Inadina kök salmak lazim. Bari ufak kaçislar yapabilsek. Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakasi. Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa. Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün. Sabah 09.00, aksam 18.00. Sonra baska mecburiyetler. Sıkışıp kaldık. Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karsiligi bir ömür yani. Ne saçma. Bahar midir bizi bu hale getiren? Galiba. Ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek isterim. Gittigim olmadi hiç. Ama olsun... Istemek de güzel. CAN YÜCEL
AĞIT Dinar yolunda Devrilen Bir Fordun Şöför Ahmet İçin Yaktığı A Ah Ahmet ah sana söylediler de Yollar bozuk Dinar üstünden gitme diye Hani köprülerde yavaşlayacaktın Deli bozuk bir uçurtmaydın Ahmet Takıldın tellere sonunda İttin ursuzdun o*****u çocuğuydun Esrar boyalı ispirto eroin Çirkefliğin daniskası sende Bir gün tatlı bir sözünü mü işittim Bari kırk yılın başında bir Bu da senin diye bir çift lastik alsan Biliyorum tapondum Forttum 45 modeliydim Lakin ellerine yangındım Ahmet Ah domuz ah nasıl da karıştırırdın ötemi berimi Sevgi derdim de sana dinletemezdim Aklın hep yollu karılarda Sevgi bir uğraştır derdim sana Taksicilik parçacılık gibi Her şeye razıydım sırf anlayasın diye Nemene şeydir sevgi Gözüme bir kız da kestirmiştim Müftülerin Nazmiye Handiyse yapacaktım aramızı Sizi çamlıklara götürecektim Yeşil halılarımı serecektim altınıza Bilirim ne allahın gazebi olduğunu Tam kızla hır çıkaracağın zaman Göğün mavisini göstertecektim sana Her şeye razıydım sırf anlayasın diye Nemene şeydir sevgi Böyle bok yoluna gidecektin madem Bari ben çiğneyeydim seni Can YÜCEL
AKDENİZ YARAŞIYOR SANA Akdeniz yaraşıyor sana Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında Hiç dinmiyor motorların gürültüsü Köpekler havlıyor uzaktan Demin bir çocuk havladı Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir Denizi tokmaklıyor balıkçılar Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği Hayatta yattık dün gece Üstümüzde meltem Kekik kokuyor ellerim hala Senle yatmadım sanki Dağları dolaştım Ben senden öğrendim deniz yazmayı Elimden düşmüyor mavi kalem Bir tirandil çıkar gibi sefere Okula gidiyor öğretmenim Ben de ardından açılıyorum Bir poyraz çizip deftere Bir ada var sırf ebabil Dönüyor dönüyor başımda Senle yaşadığım günler Gümüş bir çevre oldu ömrüm Değince güneşine Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını Gözlerim kamaşınca senden Ölüm belki sularından kaçırdığım O loş suda yıkanmaktır Durdukça yosundan yeşil Kulaç attıkça mavi Ben düzde sanırdım yıkıntım Örenim alkolik asarım Mutun doruğundaymışım meğer Senle çıkınca anladım Eski Yunan atları var hani Yeleleri bükümlü Gün inerken de öyle Ağaçtan izdüşümleriyle Yürüyor Balan tepeleri Yürüyor bölük bölük can Toplu bir güzelliğe doğru Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize
AKİS Sen çaldıkça Teodorakis Bir mor yağıyor üstüme... Dudaklarım öpüşmekten mosmor... Bir putum sanki ilahilerle denize fırlatılmış Ve bir deniz yağıyor üstüme Bakma sen sevgili Teodorakis Açgözlü güvercinlerin didiştiklerine! Avluların o en çakırkeyiflisine Mısır daneleri gibi serpilmişler ama Mısır danesi değil ki bu adalar Ne de biz güverciniz... Sekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden Çıplak ayaklarımızın su sesleriyle Birbirimize Ve kendimize Bilakis Sen çaldıkça Teodorakis Bir mor yağıyor üstüme ******************** Al Bir Uzun Hava Çekirgeydi Raşko’nun elindeki güvercin Raşko’da mengeneydi, bu beynimizde kalsın! Çekmişler ıstor diye muhribin dumanını Böyle aşk, böyle barış, Allah belamı versin! Bugün kitabım verdim tek pedal matbaaya Bu yol beni götürür sağlam Selimiye’ye Ağlıyorsam gözyaşım iki gözüme dursun Vermişim ben canımı al-uzun bir havaya
ALTI Geçen gün görüşe gelenlerin isimleri okunurken hoparlörde, Otobüs Terminalleri düştü aklıma; Aynı çatlak ses, aynı nalça ağız: Adana'dan İstanbul istikametine gitmekte olan Gazanfer Bilge Turizm Otobüsü Yolcuları Otobüsünüz hareket etmek üzeredir... A, baktım, şaka maka derken, daldırıp gidiyorum İstanbul istikametine!.. Tıp! Tıh! Tıh! Tıh! Tıh! S...mışım ben böyle 1930 model ranzayla çıkılan İstanbul seyahatinin içine! ********************* ARKAMDAN KONUŞMASINLAR DİYE Her Donlişotun bir yeldeğirmeni vardır Benim ki Heybeli’de Yarı yarıya yıkık Üstünde Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle Kocaman TÜRKİYE HALK BANKASI Yazılı Vallahi billahi de Beş kuruş almadım o reklam için
Aslandan Al Haberi! Romalılar aslanlara atarlarmış Hıristiyanları. O Hıristiyanlar ki Romalılardan daha dürüst, daha düzgün, daha uygar bir düzene inanmaktan başka suçları yoktu... Romalılar oyalamak için işsiz yığınlarını O zamanın gazetesi Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda Aslanlara atarlarmış sen gibi ben gibi Mehmet Turgut gibi insanları O Mehmet Turgut ki İşsiz olmaktan başka suçu yoktu İşsiz parasız evsiz-barksız Ve aslanın kafesine girdiğini farketmeyecek kadar uykusuz... O Mehmet Turgut ki Libya’ya gitmek için sıra bekleyen bir Kunuri Aslanıydı Adana’nın Girne yolunda bir lunaparkta Buldular parçalanmış vücudunu... Sade Adana’nın Girne yolunda değil Roma’da da böyle Oyalamak için işsiz yığınlarını Ve belki de azalsın diye işsizlerin sayısı O zamanın gazetesi Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda Aslanlara atarlardı sen gibi ben gibi Mehmet Turgut gibi insanları... Ama Ali adındaki O kendi de müebbete mahkum aslan Aslanlar akıllanıyorlar mı nedir Yemedi kardeşim yemedi Kore Gazisi Mehmet Turgut’un göğsündeki Silver Star nişanını!
AY IŞIĞI SON ALTI Alnımda bir ağustos böceği Yapraktan bedenim Ağaçtan bademim Bu zincirinden boşanmış poyrazda Uçuyoruz dolunaya doğru Yel yepelek yelken kürek Uçuyoruz ağaçlar evler duvarlar Uçuyoruz peribacaları Allaha emanet kula selamet Toprak da ayaklandı Bahçeler tarlalar Çiçekleri sarı yeşilleriyle Ardımızdan Kızlan' daki yel değirmenleri Alavra ' da doludizgin yaban eşekleri Burunlar koylar bükler Dağlarda ki devanaları Balıkaşıran' da kopuyoruz anakaradan Uçuyoruz mehtapta Acemaşıran faslı okumaya dolunayda. ********************* Ay! Ay! Ay! Şu gökteki ay var ya Şu boktan şu yarım ay Bakarsan bakarsan bakarsan Bi tek sözüme bakıyor benim dolunay olmak için O bana bakıyor Ben ona. O bana bakıyor Ben ona, Hepimiz ama Hepimiz Hepimiz Bakıyoruz hep birbirimize bakıyoruz hep bakıyoruz ADAM olmak için hep Ay! Ay! Ay! O bana bakıyor Ben ona. O bana bakıyor Ben ona Canım yanarcasına Ne zaman Ama ne zaman olacak bu iş? Bakıyorum bakıyorum da aya Bakıyorum da ayın ayaklarına