TABANCA Sigara içenlere ateş etmeyiniz Evli bir kadınla rakı içerken Rozet gibi göğsüne takmış cesaretini Ben Mitridat'tan sözettim siz etmeyiniz Eski bir Osmanlı paşası gibi Feodaliteyi süpüren bıyıklarıyla İstanbul, İstanbul uzakta İstanbul'a ateş etmeyiniz Tutalım yanılıp ateş ettiniz Şeker Ahmet Paşa'nın resimlerini Eski hececilerin şiirlerini bir de Ben çok seviyorum siz de seviniz *************************** Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar Hepsine yüzer kere rastladım en azdan Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda Verdi mi adama her şeylerini verirler Ben gördüm ne gördümse kadınlarda Porsuk nehrinin geçtiği Kızılırmak parça parça olasın Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı Taş toprak arasında türküler arasında Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadınlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar
Yazmam Daha Aşk Şiiri Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan
İki Kalp İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. //****************** İNTİHAR Sen tam tabancayı Şakağına dayamışsın; Kapı açılıveriyor Ve üstündekileri Bir bir fırlatıp atan Bir leylak sesi... *************** Ölüm Ölüm geliyor aklıma birden ölüm Bir ağacın gölgesine sarılıyorum
Ben butun huzunleri denemisim kendimde Canimla besliyorum su huznun kuslarini Bir bir denemisim butun kelimeleri Yeni sozler buldum seni gormeyeli Kuliste yarasini saran soytari gibi Seni gormeyeli Kasketimi egip ustune acilarimin Sen yuzune surgun oldugum kadin Kardesim olan gozlerini unutmadim Cik gel bir kez daha beni bozguna ugrat Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun bir misillemeydin yalnizliga Sanssizim diyemem kendi payima Hain bir ask bu koku disarda Olur boyle seyler ara sira Olur ara sira Cemal Sureya
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. Cemal Süreya
AÇILMAMIŞ KAPILAR Sevdiğin kentlerin selamı sanki Sülüs kamyon şoförleri Kufi hamallar Anılar hep sonbaharda gibidir astrakan gecede süt yıldızlar Belleğinin yerini tutar kadehindeki Taşlar taş kemerler İvedi sarmaşıklar Hayatını sarsan binbir andan adlarını yıllara veren yargıç krallar Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir Bir kez girilmiş sokaklar Açılmamış kapılar Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin: çiçek durumu aşklar, yaprak düzeni siyasalar. CEMAL SÜREYA
Kan Var Bütün Kelimelerin Altında Posta arabalarından söz et bana Kan var bütün kelimelerin altında Ezop'un şu lanetli dilinden söz et Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık birgün olabilir bugün Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara Bir çay şöyle yağmurların kokusunda Kan var bütün kelimelerin altında İşte durup dururken surda Bir yelpaze gibi açıldı sesin Güzün en gürültülü kanadında Göğün en ince dalında Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık bir gün olabilir bugün Bir çeşme gibi akabilir cumartesi Çığlığındaki sessiz harfler Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında Ne güzel konuşur sokak satıcıları Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar Ve çiçekçi kızların göğüsleri Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından Kan var bütün kelimelerin altında Yaprağını dökecek ağaç yok burda Ama ışık sökebilir olanca renklerini Sürekli işbaşındadır belleğin Tanık şairler arasında Oyuncu arkadaşlar arasında Yolculuk bir kafiye arayabilir Atının kuyruğundaki düğümde Ölüm bir kafiye arayabilir Ak gömleğinde Yol bir kafiye arar ve bulur Dönemeçlerin benzerliğinde Kan var bütün kelimelerin altında Bir gül al eline sözgelimi Kan var bütün kelimelerin altında Beş dakka tut bir aynanın önünde Kan var bütün kelimelerin altında Sonra kes o aynadan bir tutam Beyaz bir tülbent içinde Koy iç cebine Bütün bir ömür kokar o ayna Kan var bütün kelimelerin altında İşte o kandır senin gülüşün Sızmıştır hayatın derinlerine Siyahtır orda kırmızıdır Daldan dala atlar Sever çocuklara anlatılan masalları Ama iş savunmaya gelince Yalnız alevi savurur Ve güneşin solmaz çekirdeğini Yalnız doruklarda Umulmadık bir gün olabilir bugün Kan var bütün kelimelerin altında Cemal Süreya