Orhan Veli Kanik şiirleri

Konusu 'Şiir' forumundadır ve Jerna tarafından 28 Aralık 2014 başlatılmıştır.

  1. Jerna

    Jerna Profesyonel Üye www.pembeoje.com

    Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde İstanbul'da doğdu. Galatasaray'da başladığı öğrenimini, babasının atandığı Ankara'da Gazi İlkokulu ve Ankara Erkek Lisesi'nde sürdürdü.
    Lise sıralarında Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu. Liseyi bitirince İstanbul'a dönerek, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi (1932), ancak yüksek öğrenimini yarım bıraktı (1935). 1936'da Ankara'ya döndü ve askere gidinceye dek PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yaptı.




    Yedek subaylığını tamamlayınca, iki yıl kadar, yine Ankara'da, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. 1947'de, Hasan Âli Yücel'in yerine Reşat Şemsettin Sirer'in bakan olarak atanması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladığını söyleyerek, görevinden istifa etti.



    1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık 'Yaprak' dergisini çıkardı. Yaprak dergisi serüvenini sürdüremeyeceğini anlayınca Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a gitti. Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara'da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı. İstanbul'a döndükten sonra, bir arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, Rumelihisarı Mezarlığı'na gömüldü.

    Garip ya da Birinci Yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı. Yirmi sekiz sayı süren Yaprak serüveni öncesinde, Ankara Erkek Lisesi'nde okul kooperatifinin parasıyla Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Sesimiz dergisini çıkarmışlardır. Biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. Şiir ve yazıları, Varlık dergisinden başka İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Demet, İşte, Aile gibi dergilerde yayımlanmıştır. İkinci Dünya Savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen Türkiye'de, Türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi. Şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı. Yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi.


    Açsam Rüzgara

    Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
    Magillerde sefer etmek!
    Bir sahilden çözülüp gitmek
    Düşünceler gibi başıboş.

    Açsam rüzgara yelkenimi;
    Dolaşsam ben de deniz
    Ve bir sabah vakti, kimsesiz
    Bir limanda bulsam kendimi.

    Bir limanda, büyük ve beyaza.
    Mercan adalarda bir limana.
    Beyaz bulutların ardından
    Gelse altın ışıklı bir yaz.

    Doldursa içimi orada
    Baygın kokusu iğdelerin.
    Bilmese tadını kederin
    Bu her alemden uzak ada.

    Konsa rüya dolu köşkümün
    Çiçekli dalına serçeler.
    Renklerle çözülse geceler,
    Nar bahçelerinde geçse gün.

    Her gün aheste mavnaların
    Görsem açıktan geçişini
    Ve her aksam dizilisini
    Ufukta mermer adaların.

    Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş!
    İller, göller, kıtalar asmak.
    Ne hoş deniz dolaşmak
    Düşünceler gibi başıboş.

    Versem kendimi bütün
    Bir yelkenli olup engine;
    Kansam bir an güzelliğine
    Kuşlar gibi serseri ömrün.
    ----------------------------------

    Ah! Neydi Benim Geçliğim

    Nerde böyle hüzünlenmek o zaman;
    İçip içip ağlamak,
    Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
    Hafta sekiz ben eğlentide;
    Bugün saz,yarın sinema,
    Beğenmedin Aile Bahçesi;
    Onu da beğenmedin,parka;
    Sevdiğim dillere destan;
    Sevdiğim,
    Meyil verdiğin;
    Ben dizinin dibinde elpençe divan,
    Samanlık seyran.
    Nerde,
    Nerde,
    Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!
    --------------------------------

    Bekliyorum

    Bekliyorum
    Öyle bir havada gel ki,
    vazgeçmek mümkün olmasın
     

Sayfayı Paylaş