Şimdi gidiyorsun Git Oysa senden tek bir damla istemiştim Sana kocaman bir deniz sunmak için Şimdi gidiyorsun Git Ne zaman başladı bu hikaye Anımsamak zor Gençtim Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım Komazdı öyle üç-beş nöbetleri Geceler içimi acıtmazdı böyle Bir insan bu kadar eksilebilir mi Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı Bu şehrin biryerlerinde Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin O adam bendim unuttun mu Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu Seni unutamadı İşin kolayına kaçmadım Uğruna ölmedim yani Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep Sen bunu da bilmedin Ben bir bakışına bin anlam yükledim Sen aşka kestirmeden gittin Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma Şimdi gidiyorsun Git Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden Bütün ışıklarımı söndürüyorsun Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun Yazıklar olsun yazıklar olsun Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor Hani sen sevdiğini Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin Uzun lafın kısası yoktur Anlatacağım çok şey var Hoyrat bir rüzgar gibi geldin Aklımı hayatımı dağıttın Şimdi gidiyorsun Git Daha ayrılığa bile çarpmadan Aşk bize döndü Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil Ama sana dokunmak da yasak bana Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır Sen var ya sen Allah kahretsin Yani şimdi Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı Yani şimdi başkaları mı sevecek seni Ben saçlarını okşadığım zaman Ellerin öksüz kalırdı Şimdi gidiyorsun git
Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor Boğazımı yırtarcasına susuyorum Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım Ya sorulmamaktan solan sorularda Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam Pimi çekilmiş coğrafyalarda Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım Az gittim uz bittim hiç geldim! Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım Kendine kaçak yolcular bindiren… Her yolcu da kendini ihbar eden! Kalbime girmek teklikeli ve yasaktırlarla Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata Ve ben senden yırtılma bir yelkenle Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim Sonumu baştan yazdım; İçimde hala bana ilk aldığın acım! Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme Aklıma yaprakların dökülüyor Bugün aklımda sen vardın; Aklımı karıştırmadım! Artık biliyorum Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü! Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi Hala gözlerinde kalp kapaklarım Seni almadan içimden nasıl giderim? Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin Koca koca kışları; Kısa kısa şubatları biriktirdin… Susku sınanmamış bir ustura gibidir Susardın İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın "Bak şimdi gönülsüz gittiler senden; Gönlünü çaldıkların !!!" Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de Ve adın gibi bilirsin; Aramayı unutan bulmayı öğrenemez Bugünler dünlerinden utanıyorsaHiç yarın olamayacaklar Şimdi ne bugünsün ne de yarın Olsa olsa sadece bir yarım; Ya da eksilen yanım! An kaybından ölen zaman Senden daha katilini bulamadı kendine Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından.. Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride Ekmeğini aşktan çıkaran! Sustalı bir aşk seninki Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum Korunak sandığım tüm senlerde İçimde yoktan başka bir şey kalmadı Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında İki büklüm acılarla Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç? Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç? Dilsizler yalan söyleyemez anladım, Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın! Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki İçimde kimseye yer bırakmadın Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak Hangi dil kendini kandırabilir ki?Aşk bir suç değil mi ; Her defasında kendini ihbar edip yakalatan. Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu Şimdi eksilen her yanıma adını verdim Bu yüzden güzelim ben Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da Ben hancı sen soncu "Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar" Elbette unuturum sonunda En fazla bir mevsim ağlarım Alışırım yalancı baharlara ama; Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor Ve sustuklarım neler söylüyor Gittin değil mi? Şimdi ne desem kar yağıyor.
Kolay değildir giden birinin ardından suskulara ram olmak. İçinde işgaller ve savaşlar olurken, sükuneti korumaya çalışmak. Kolay değildir uğruna her şeyinizi verdiğiniz insana artık bir yabancıymış gibi bakmak. Kahraman Tazeoğlu
Çok değilim inan sana, vazgeçtiklerin kadarım. Sensizlik bir diken gibi batıyor içime. En acı olansa ortada bir gülün olmayışı. Kaçsam bir türlü, kaçmasam bin türlü acı. Bu gitmeleri kim koydu eşiğe, bu acıyı kim bıraktı içime? Sen mi gittin, ben mi kaldım bilemedim. Kahraman Tazeoğlu
Acıkmış gibi, susamış gibi soluksuz geçiyorum kelimelerinden. Gelip durduğun yerde sus oluyor dilim kulaklarıma. Durup baktığın yerde küs oluyor gözlerim gözlerine. Ardında dörtnala bir yalnızlık var. Ne fark eder kaçmışım yorulmuşum, durulmuşum. Kahrolsun anlamsız kalabalık sevgilim bizimdir tüm yalnızlıklar.... Şehrimin sana sitemi var martılarca çoğalan... Sözünü tut ve geç benden... Kahraman Tazeoğlu
Adı Aşk'tı bu yangının. Yüreğimin en ücra köşesine sürdüğüm. Uğruna düş büyüttüğüm. ...Yolunda ömür çürüttüğüm. Adı Aşk'tı ve geleceği yoktu.. ...Gideceği bir yerler varken. Susacağı yoktu bu sessizliğin adın duyulduğunda, Kan revan kervanlar geçerdi bu şehirden Eski rüzgarlar eserdi sokağımda nefesinin değdiği Sesinin titrediği mevsimlerde yaktım gecelerimi Hecelerine böldüm öm-rü-mü özür dilerim. Sevmemeliydim Seni Adı Aşktı bu yangının. Öznesi yoktu , Bol yüklemli bi yalnızlığın 'gitmek' fiilinde örsenelen umuttu... Adı keşkeli bi kaçamaktan, Yarına 'gelse' sürülü dilenişti... Adı Aşktı ve seveceği bile yoktu. Beklentisinde sus örülü sabahlar vardı , Ondan geriye... Sonra yokluğuna hibe edilmiş aldanmışlıklar... Özür dilenesi bi yokluktu yarısı, Diğer yanı hoşçakal... Adı Aşk'tı bu yangının. Iki kişinin oynadığı/oyalandığı.. Kendini hayattan soyutlayan en soyut düşünceydi Aşk.. Adı Aşk'tı ve söneceği yoktu.. Daha çoktu yakacağı yürek.. Eşi benzeri yoktu. Yokluktu.. Kimsenin bilmediği bir duaydı Aşk Bize uzaktı, Allah'a yakın.. Sağır sultan'ın duyduğu çığlıktı Aşk. Çığ'dı en kurak iklimlerde Adı Aşk'tı ve ikilemde kalmıştı Ya ser'den olacaktın ya Yar'dan.. Ya ömrünü düşleyip, Kalbini tutacaktın. Ya ömrünü düşleyip, Kalbini tutacaktın. Adı Aşktı. Ve yaşanacaktı. Şiirler peydahlanacaktı, dört mevsimde. Gece ayazında küçük bi kız çocuğu , ölü bulunacaktı. Cami avlusuna bırakılacaktı düş kaçağı bi oğlanın , aşkertesi duaları. Adı Aşktı bu yangının. Şairler şiirlerinden , Sokak çocukları sefilliğinden utanacaktı. Ve dilsiz bi oğlan üç hamlede aşkı tanıtacaktı. Ölüme sığdırılı üç hamle... Sesi kısılacaktı o an tüm aşıkların. Leyla Mecnunundan , Şarkılar nakaratlarından olacaktı... Adı yalnızca aşktı bu yangının.. Üç harfte bir ömür heba olacaktı.. Üç harfte bin hiçlik. Üç harfte bin terk... Adı sendi.. Ve gitmeseydin biz olacaktı. Kahraman Tazeoğlu