GÖZLERİM…

Konusu 'Şiir' forumundadır ve Jerna tarafından 28 Aralık 2014 başlatılmıştır.

  1. Jerna

    Jerna Profesyonel Üye www.pembeoje.com

    GÖZLERİM…



    Gözlerinden çıkar, o ayağı kırık ceylan süzüşleri
    bir şeyler söyle dudağının rengi çatlamasın
    ellerin titremesin o tetik gülüşün dağılmasın
    öyle bir vur ki seni sana adımların kanamasın…

    Yalnız kalmanın güzelliğini bir forsadan dinlersin bazen
    dağların nabzını patika ve kır çiçeklerinden
    ezan seslerinde unutulmuş bir sessizlik gibi kalırsın
    gün ışığından önce diline tenine kırpışan serpilen…

    Cudi dağındaki fakir tanrılardan çalıp zenginliğini
    sabır ve kahır eritirsin yamalı ceplerinde
    sen mi sızlayan bir tebessüm olursun fotoğraflarda
    İstanbul mu yoksulluğunun ressamı olur bilinmez
    ışıklar ve gemiler bir bir demir atarken gözlerine
    kim puşt kim pezevenk bu caddelerde öyle kolay seçilmez…

    Ağlama gece gözlerini açar incitir seni kırılırsın
    ağlama hüzünlü şarkılar sesine işler parçalanırsın
    bir şiirin olmaz belki ellerine yazılmış bir şarkı
    bırakıp gitsen de şimdi sen faili meçhul bir aşkı
    bulurlar seni vururlar yaralanırsın…

    Ayrılığın vardiyası olmaz kampanası yok bu gidişlerin
    peronlar ayrılığa kurulu saatli bir bomba
    kendine kalsan bir kuru çay ıslak bir sigara edersin
    artık kimi sevsen sen şimdi yeniden kendine dönersin...

    Liceliydin sen tanrıların sofrasında demlenirdi kanın
    kervan sürgünüydün sen asurdan med dağlarına
    manastırlara kapatılan solgun bir yüzdün
    Tufan masallarında esmer bir güzdün
    Gökhan Gökhan diye altın takardı boynuna Mezopotamya
    ve künyesi kalırdı mehdi diye yıllarca sakladığın…

    Artık kimi sevsen sen hep yitik bir aşkı anlatırsın...

    Şimdi kime yüreğimi versem hep kayıp bir aşkı anlatırım
    zulamda salaş meyhanelerde çıldıran şairlerin kangren şiirleri
    göğsümde çarşıda vurulup düştüğüm bir yaranın ikindisi
    koyaklarda yaktığım ateşler yalazında söndüğüm mevsimler
    sesimde sensizliğe sürüldüğüm şehirlerin sessiz sahilleri
    şimdi hangi düşü yorsam ben hep ıssız bir aşk’a susarım…

    Özgür bir ülkeydi benim söylediğim şarkılar
    bu yüzden şehirler saklamazdı beni bulvarlar susardı
    hâlbuki herkes kadar tanıdık bir yüzdüm
    yalnızlığım en az yüzünüze yağan yağmurlarınız kadardı…

    Soluduğunuz yerlerden solarak geçtiğim de oldu
    göz pınarlarınızdaki kan izlerinizi sildim görmediniz
    ve her biriniz adımı pasaportlarımla karıştırırken
    gökyüzü mavidir diye seslenmiştim oysa dinlemediniz…

    Derken sen kadar senin boynuna uzandı düşlerim
    ağustos bir başkaydı sözümün eşiğinde yürek izlerin
    dileğimi astığım ağaçların dalları arasından
    ah nasıl da yıldızlar kırpardı gözlerin…

    gözlerin…gözlerin…

    Göçerek göçtüğüm gömütlüğün gecesi
    destanları inkâr ettim türküleri yalanladım
    sesimi dağlara küs akislere yok saydım
    ve adımlarını göremediğim günden beri
    şimdi nereye gitsem ben hep kaçak bir aşkı anlatırım…

    Ve artık kimi sevsek biz
    hep bitmiş bir aşkı yaşarız
    kesilir künyemizin hesabı
    ol mahşeri divana kalırız…
     

Sayfayı Paylaş